Tüm Yönleriyle Telsiz Ortodontik Tedavi (Invisalign)

Özellikle son 10 yıldır ortodonti kliniğimize gelen hastalarımız ‘ortodontik tedavi olmak istiyorum, fakat tel taktırmak istemiyorum’ diye geliyor. Burada hastanın anlatmak istediği aslında gün içinde hastanın kendi takıp çıkarabileceği, tel içermeyen şeffaf plaklarla hastanın tedavi olmak istediğidir.

Tel İçermeyen Şeffaf Plaklar Nedir?

Aslında bu plaklar ortodonti hastalarının çok yakından tanıdığı, tedavi bittikten sonra hekimlerinin onlara çoğu zaman gece takmaları için verdiği plaklardır. Bu plaklar vakumla şekillendirilmiş termoplastik malzemelerdir. Ortodontik tedavi bitimlerinde dişlerin tekrar eski haline dönmelerini engellemek amacıyla takılan dişlerin etrafını tamamen saran ince, şeffaf sert plastikten oluşan dışardan belli olmayan aygıtlardır. Bu plaklarla aynı zamanda küçük miktarda diş hareketleri de elde edilebilir. Plastiğin sertliğinden dolayı tek plakla 1 mm denaz dişe hareket imkanı tanınabilir. 2000’li yılların girmesiyle birlikte bu malzemelerin kullanım alanları genişletilmiş basit ortodontik problemlerin tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır.

İnvisalign nedir ve dişleri nasıl düzeltiyor?

Invisalign,AlignTechnology firmasının 1997’de Amerika’da piyasaya sürdüğü bir sistemdir ve tekniğe isim önderliği yapmıştır. Invisalign ile birlikte Türkiye’de de olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde benzer tekniğe sahip firmalar ve markalar oluşmuştur. Çalışılan firmaya göre hekim avantaj ve dezavantajlarını da hastaya sunarak farklı ücret önerebilir.

Bu sistemde hastanın ağız içi ölçüleri veya optik tarama kayıtları hekimin çalıştığı firmaya gönderilir. Hastanın bilgisayar üzerinde 3 boyutlu dijital modeli elde edilir. Bu model üzerinde firma ekipleri hastanın ortodonti uzmanının da kontrol edebileceği bir çalışma yaparak aşama aşama dişleri hareket ettirir ve her aşama için ayrı plak üretimine gider. Elde edilen şeffaf plaklar doktora gönderilir. Hasta her aşamada hekim gözetiminde ek uygulamalarla birlikte plaklarını kullanır.

Bu tedavinin Normal Tel Tedavisine göre avantaj nelerdir?

Bu tedaviyle beraber ortodontik tedavi,tel taktırmak istemeyen erişkin grup hastalarımıza daulaşmış olur. En büyük avantajı estetik olması ve gözle fark edilememesidir. Tel tedavisindeoluşabilendudak, yanak, dil yaralanmaları gözlenmez. Rahat kullanım, kolay temizlik önemli avantajlarıdır. Hastalarımız yemek yerken plaklarını çıkarıp rahat bir şekilde öğünlerini tüketebilirler. Orta yumuşaklıkta olduğu için ve dişleri çok güzel sardığından, çocuklar plaklarla rahatlıkla sportif aktivitelerini gerçekleştirebilir.

Dikkat edilecek önemli bir husus şeffaf plak tedavilerinde hasta ortodonti uzmanı ile birlikte tedaviye karar vermelidir. Özellikle vakada aşırı çapraşıklık, diş çekimi, ciddi rotasyonlarvarsaortodonti uzmanın hastayı detaylı değerlendirmesi çok önemlidir. Çünkü bu vakalarda şeffaf plaklar yetersiz kalabilmektedir. Şu da unutulmamalıdır ki hasta kooperasyonuna bire bir bağımlı bir tedavidir. Hasta plağını günde yemek hariç 22 saat boyunca takmazsa istenilen diş hareketi elde edilemez.

Tabiki her tedavide olduğu gibi telsiz tedavide de dişlerin eski haline dönmelerinin önüne geçilmesi önlemlidir. Fakat telsiz tedavi sonrası hem hasta hem hekim daha da dikkatli olmalıdır.

Neden Ortognatik Cerrahi Tedaviler

Ortognatik Cerrahi Nedir?

Ortognatik cerrahi tedaviler üst çene ve/veya alt çenenin uzayın üç yönünde hareket ettirilerek yeniden konumlandırıldığı tedavilerdir.

Bu Tedavileri Kimler Yapıyor?

Bu tedaviler ekip çalışması içerir. Bu ekibin olmazsa olmazı, bir ortodonti uzmanı ve cerrahi işlemi gerçekleştirecek hekimdir. Cerrahi işlem bu işte tecrübe sahibi bir plastik cerrah veya çene cerrahı (maksillofasiyal cerrah) olabilir.

Tedavi Kimlere Uygulanır?

Bu tedaviler gerçekten ciddi çene bozukluğu olan büyüme ve gelişimi bitirmiş hastalara uygulanır. Bu tedavilere aday çoğu hasta görünümü dolayısıyla kendisini soysal çevreden kısıtlamış, çiğneme ve konuşma fonksiyonunu düzgün yerine getiremeyen, zaman zaman eklem ağrısı çeken, çok ileri vakalarda apne ataklarıyla solunumun da etkilendiği hastalardır. Daha hafif vakalarda tablo bu kadar ağır olmaz fakat hasta ciddi estetik kaygı yaşıyor olabilir. Tedaviye ortodontist ve hasta birlikte karar vermelidir. Tıp alanında yapılan her türlü tedavilerde olduğu gibi bu tedavilerde de hastaya seçenekler sunulmalı ve hastaya seçim imkanı tanınmalıdır. Örneğin, çene problemi olan hastamızda öncelikle problemin şiddeti, hangi çeneye bağlı olduğu, ameliyatsız tel tedavisiyle dişlerin düzgün kapanıp kapanamayacağı, ameliyatsız tedavi (eğer mümkünse) ve ameliyatla tedavi sonrası hastada gözlemlenecek tüm durumlar detaylı bir şekilde anlatılmalıdır. Hastaya ameliyat geçirmiş hastaların fotoğrafları da sunularak hastaya karar vermesi için zaman tanınmalıdır.

Tedavi Bitiminde Hastayı Neler Bekliyor?

Başarılı tedaviler sonrasında -özellikle tedavi öncesi şiddetli olan vakalarda- hastayı psikososyal ve yaşam kalitesi olarak bambaşka bir hayatın beklediğini söyleyebiliriz. Hastanın tedavi bitiminde kendine güveni gelmiş, her soysal ortamda bulunmak ve fotoğraf çektirmek isteyen, doya doya gülen, elmayı ön dişleriyle kesebilen, çekirdek çitlemenin tadına varan, çiğneme fonksiyonunu etkin kullanabilen, f,t,s,z gibi harfleri düzgün telaffuz edebilen, gece horlaması azalmış, uyku esnasında ağzını ve dudaklarını rahatça kapatabilen bireyler yeni hayatlarına başlarlar. Bir hastamın benim için yazmış olduğu bir yorum aslında hastaların yaşadığı durumu özetler nitelikte ‘Bir hayaldi gerçek oldu diyebileceğim bir şey gerçekten. Dişlerim damağım hepsi çok kötü durumdaydı. 16 yaşını doldurduğum için nereye gittiysem uğraşmak istemediler her adımım hüsranla gözyaşıyla sonuçlanmıştı. Artık tüm ümitlerim son bulmuşken Halise Hocamla tanıştım, bu tedavinin mümkün olduğunu söylemişti o anda güneş benim için yeniden doğdu. Ameliyat ve tel tedavisi sonrası hayalimdeki gülüşe kavuştum….’

Tedavinin Riskleri Var mı?

Genel olarak tabiki her cerrahi operasyon risk taşır. Biz hekimler bu risklerin farkındayız ve en aza indirgemek için sıkı çalışıyoruz. Fakat şunu söylemeliyim ki hastalarımız görüşmelerini uzman ve bu alanda tecrübesi olan hekimler ile yapmalıdırlar.

Horlama Ve Ortodonti İle İlişkisi

Horlama Nedir?

Horlama, uyku sırasında soluk alıp verirken yumuşak dokuların titreşmesinden kaynaklanan bir sestir. Titreşime neden olan durum uyku esnasında solunum kasları, yumuşak dokuların gevşemesi ve hava yolunun bir miktar daralmasıdır. Hava daha dar bir alandan geçerken çevredseki dokularda titreşime neden olur. Genel olarak basit horlamalarda özellikle sırt üstü yatar pozisyonda dil geriye doğru kaymakta ve hava yolunu daraltmaktadır. Böyle bir durumda hasta yan yatar pozisyona geçtiği zaman çoğu zaman horlama geçer veya azalır.

Genel olarak basit horlamalarda kilo verme, uyku saatlerinden önce alkollü içki almama,burun bantları yapıştırma,yüksek yastıkla yatma, gibi basit önlemler faydalı olmaktadır. Ayrıca hastalara sırt üstü yatmalarını önlemek için sırta tenis topu büyüklüğünde bir top bağlayarak yatmaları önerilebilir.

Horlamanın en önemli nedenlerinde biri alt çenenin geride olması dolayısıyla dil, yumuşak damağınpozisyonel olarak daha geride konumlanması ve hava yolunu daralmasıdır. Bu darlık ortodontistler tarafından rutin alınan sefalometrik filmlerde de gözlenebilir. Alt geriliğine bağlı horlamalar çocukluk çağında da görülebilir hatta uyku apnesi de çocuklarda gelişebilir. Uyku apnesi basit horlamadan farklıdır ve daha ileri boyutudur.  Hava yolundaki daralma uyku esnasında tıkanmaya kadar gider ve o süreçte hasta nefes alımı en az 10 sn süreyle durur. Bu durum gece içinde sık tekrarlayabilir. Tabiki aileler horlayan çocuklarında paniğe kapılmamalı çocuklarını KBB uzmanına ve çene problemi açısından ortodonti uzmanına götürmelidir. Uyku apnesi ciddi bir durumdur ve her horlama gözlenen çocukta vardır denilemez. Bu horlama ağız solunumun da arttırdığı basit bir horlama da olabilir. Kesin teşhis uyku laboratuvarlarında koyulmaktadır.

Ortodontik olarak biz neler yapabiliriz?

Tıp hekimleri tarafından ciddi vakalarda uygulanan pozitif hava basıncı (CPAP) tedavisinden yumuşak damak ve küçük dil bölgesini içeren çeşitli cerrahi teknikler mevcuttur.

Bizim yapmamız gereken öncelikle büyüme ve gelişim çağı çocuklarında alt çene geriliği varsa mutlaka zamanında büyüme bitmeden müdahale edilmelidir. Böyle vakalarda ortodonti uzmanları alt çenenin öne doğru büyümesini hızlandıran ve arttıran aygıtlar kullanarak büyümeyi yönlendirebilmektedir.

Büyüme ve gelişimin bittiği basit horlama vakalarında alt çeneyi öne taşıyan ve dilin geriye gitmesini engeelyen ağız içi aygıtlar ortodontistler tarafından yapılabilir. Bu aparey hastanın yatmadan önce taktığı ve sabah çıkarttığı bir aygıttır. Özellikle erişkin yaşlarda hastalar aygıt kullanımında zorlansalar da aygıt alt çeneyi dolayısıyla dili öne doğru hareket ettirdiği için rahat solunum ve düzgün uyku hastaya yaşamsal kalite sağlamaktadır.

Yine büyüme ve gelişimi bitmiş vakalarda alt çenenin veya iki çenenin de birden öne taşındığı çene cerrahileri (ortognatik cerrahiler) de tedavi seçenekleri arasındadır. Tabiki hastayı doğru teşhis etmek ve bu durumu tıp hekimleriyle de konsülte etmek gerekir.

Ortodontik Tedavi Ne Zaman Başlar?

Aslında bu soru çoğu hastamızın fikir sahibi olduğu fakat net cevabını bilemediği bir sorudur. Kimi hasta bütün daimi dişler sürdükten sonra, kimi hasta 7-8 yaşlarında, kimisi içinse her yaşta ortodontik tedavi mümkündür. Aslında bunların hepsi doğru olmakla beraber her yaşa göre uygulanan tedavi protokolü farklı olmakta ve farklı sonuçlar içerebilmektedir.

Süt dişlenme döneminde 3-6 yaş arası çocuğumuz bir pedodonti uzmanı veya ortodonti uzmanıyla tanıştırılmalıdır. Süt dişlerde oluşan çürükler mutlaka yapılmalı çünkü alttan gelen daimi dişlenmenin yönünü kaydıracak ve yer darlığına sebep olacaktır. Ayrıca bu yaştaki çocuklarda devamlı ağız solunumu, parmak emme biberon emzik kullanımı gibi çene büyümesini olumsuz etkileyen bırakılması gereken alışkanlıklar olabilir. Bu aşamada da ailenin bilgilendirilmesi önemlidir.

İlk daimi dişler 6-7 yaş civarında sürer. Ön iki alt üst keser diş ve 1. Büyük azı dişleri. Bu aşamada ortodontik olarak ilk kontrol önemlidir. Hastada bir çene problemi varsa (bu alt çene öndeliği olabilir veya yana kaydırmalar olabilir) bu yaşlarda kendini gösterebilir. Çene problemi olmasa dahi bazı durumlarda alt keser dişler üstlere göre daha önde konumlanabilir. Bu durumda da doğru çene büyümesi açısından ve alt keser dişin kemik sağlığı  açısından hemen müdahale doğru olacaktır. Diğer bir durum ise özellikle süt köpek dişlerinden kaynaklanan yanlış diş temasları ve ağzı kapatırken çeneyi yanlara doğru kaydırma durumudur. Bu da basit müdahalelerle giderilebilir ilerde olacak kalıcı kaymanın önüne geçilebilir.

Yaklaşık 12 yaşına kadar çocuklarımızda bir diş sürer diğeri çıkar oldukça hareketli bir dönemdir. Yine bu dönmelerde çene problemleri açısından ve dişlerin sürme yönlerinin ve mevcut yerlerin takibi açısından ortodonti uzmanına periodik kontrollerle gidilmelidir. Uzman gerek görürse müdahalede bulunacak önemli bir problem görmezse de tüm daimi dişlerin sürmesini bekleyip hastaya tel tedavisi uygulama seçeneğini sunacaktır.

Alt çene ileriliği ve alt çene geriliği oldukça özellikli konulardır ve her vakaya göre uygulanan tedaviler değişkenlik gösterir. Fakat büyüme ve gelişim dönemindeki çocuklarda çene problemlerinin tedavisi mutlaka ergenlik sürecinden önce başlamalı ve ergenlikteki büyüme atılımından faydalanarak çeneye düzgün büyüme yönü kazandırmalıdır.

Çene büyüme problemi gözlenmeyen vakaların ortodontik tedavi zamanlaması çok kritik değildir. Fakat ergenlik döneminde uygulanan tel tedavilerinde vücutta zaten var olan büyüme mekanizmaları yeni hücre yapımları dişleri çevreleyen kemik yapıda da düzgün ve sağlıklı değişimlere neden olanilmekte dişler daha hızlı ve düzgün bir şekilde tedaviye cevap verebilmektedir. Fakat bu dönemde hastanın tedaviye olumlu bakması ve diş sağlığını koruması da göz önünde bulunmalıdır.

Sonuç olarak her yaşta ortodontik tedavi mümkündür. Erişkin ortodontisi ülkemizde de yaygınlaşmakla birlikte yıllardır yurt dışında 40 yaş ve üstü hastaların da tercih ettiği birşeçenektir. Çene problemi olan vakalarda ise vakanın durumuna göre ortognatik cerrahi veya kompenzasyon tedavisi önerilebilir.

Ağız Solunumu Ve Ortodontideki Önemi

Sağlıklı bireylerde solunum burundan başlar. Fakat burun solunumunu engelleyen herhangi bir durum varsa birey solunum ihtiyacını karşılamak için ağızdan nefes alıp vermeye başlar. Çocukluk çağında özellikle 3-6 yaş dönemi çocuklarda başlayan bu durum aileler tarafından göz ardı edilmemelidir. Burun solunumu, tibbi açıdan faydalarının yanısıra çene ve yüz gelişimi açısından son derece önemli bir mekanizmadır.

Aileler çocuklarının solunum şekli konusunda iyi gözlem yapmalıdırlar. Çocuklarda gece ağız açık uyuma ve horlama varsa aileler dikkatli olmalıdır.  Ağız solunumu olan çocuklar mutlaka bir kulak burun boğaz uzmanına götürülmeli nedeni araştırılmalıdır. Çocuklarda ağız solunumu geniz eti, bademcik problemleri, alerjik burun tıkanıklığı, sık sık nezle olma, burun deliklerinin normalden küçük olması, burun içindeki boşlukların mukoza ile kaplı olması, burundaki deviasyonabağlı olarak ortaya çıkabilir. Ağız solunumuna neden olan faktör ya da faktörler olabildiğince erken süreçte ortadan kaldırılmalıdır. KBB uzmanı neden olan faktörlere göre hastaya bir tedavi planlar ve aileyle birlikte uygulamaya geçirilir. Geniz eti büyük olan çocuklarda ameliyata varan tedavi seçenekleri sunulabilir.

Ağız Solunumu Çene Büyümesinde Nelere Yol Açıyor?

Ağız solunumu yapan bir çocuğun ağzı devamlı açıktır dolayısıyla normal çene büyümesine ve diş gelişimine katkıda bulunan dil, dudak, yanak dengesi tamamen değişir. Solunuma geçiş sağlamak için devamlı alt çene aşağıya konumlanır ve büyüme aşağı yönde uzunlamasına devam eder. Birey daha çok büyüdükçe yüz yüksekliği daha artar ve bir süre sonra çocuk istirahat halinde rahat bir şekilde dudaklarını kapatamaz hale gelir. Bireysel yapıya göre ön dişler arasında açık kapanış da gelişebilir ki böyle durumlarda ortodontik tedavi daha komplike hale gelir.

Bazı durumlarda çocuklar rahat nefes alabilmek için alt çenelerini istemsiz olarak öne kaydırır ki bu da büyümeyle birlikte alt çenenin daimi olarak önde konumlanmasına neden olur. Çoğu zaman ağız solunumu yapan çocuklarda burun delikleri normalden daha dardır.

Geniz eti ve solunum problemi küçük yaşta fark edildiğinde çocuklar normal büyüme ve gelişimine dönebilirken, geç fark edildiği zaman yanlış büyüme kalıcı hale gelebilmektedir.

Şu da unutulmamalıdır ki kronik burun tıkanıklılığı olan bireylerde burun solunumu yolları rahatlasa bile ağız solunumu kalıcı olabilmektedir çünkü bireyde ağız solunumu bırakılması güç bir alışkanlık haline gelebilmektedir. Bu nedenle doğru zamanda ve doğru tedavi önemlidir.